Platon — Devlet 1. Kitap

Feylezofluk
3 min readOct 26, 2020

--

Devlet, Platon ve Kephalos’un yaşlılık üzerine konuşmalarıyla başlar. Kephalos, yaşlılığı isteklerin, hırsların gevşediği bir dönem olarak tanımlar. Kimi yaşlılar yakınlarının onlara, yaşlandıkları için kötü davrandıklarını söylerler fakat Kephalos’a göre bunların sebebi ihtiyarlık değil, insanların kendi huyudur. Ölçülü, uysal olana ihtiyarlık dert olmaz, öyle olmayana ise gençlik de bela olur, ihtiyarlık da. İnsan yaşlandığında öbür dünyayı düşünmeye başlar ve orada olup bitenler yüzünden içi korku dolar. Bu yüzden kimlere kötülük ettiklerini düşünmeye başlarlar. Kimilerinin yaptıkları haksızlıklar yüzünden uykuları kaçar. Umutsuz bir bekleme içinde hayatları zehir olur. Oysa hiç haksızlık etmediklerini bilenlerde ihtiyarlığı besleyen güzel bir umut vardır.

Kephalos, insanın ölüme yaklaştığında korku içinde olmaması için para kazanmanın önemine vurgu yapar. İstemeyerek de olsa kimseyi aldatmamak, tanrıya kurban, insana para borçlu olup Hades’e (cehennem)gitmemek için insanın zengin olması gerektiğini, zenginliğin bu işe yaradığını söyler. Bu konuşmalar sonrası Kephalos odadan ayrılır ve Sokrates’e Simonides’in doğruluk tanımı sunulur: “Doğruluk dosta iyilik, düşmana kötülük etmektir” ona göre. Bu tanım sonrası Sokrates burada “doğru adam”ın kim olduğunu ve doğruluğun ne olduğunu sorgulamaya başlar. Sokrates doğru adamın işinin ne dostuna ne bir başkasına kötülük etmek olduğunu bunun ancak kötü adamın işi olabileceğini” söylerek karşı çıkar. Thyrasymakhos söze karışır ve “doğruluk, güçlünün işe gelendir” diyerek o da Sokrates’in yorumuna karşı çıkar. Ona göre, her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler; kendi işlerine gelenden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar. Dolayısıyla doğruluk, yönetenin işine gelendir.

Bu cevap sonrası Sokrates, bu önermenin doğruluğunu incelemeye başlar. Bir sanatın, sağlam oldukça, yani kendi bütünlüğü içinde kaldıkça, hiçbir kusura, hiçbir bozukluğa yer vermeyeceğini söyler ve hekimlik örneğini verir. Hekimliğin, hekimin işine geleni değil bedenin işine geleni gözettiğini; biniciliğin, binicinin değil atların işine geleni gözettiğini öner sürer. Bir sanatın kendinin değil sanatı olduğu şeyin işine geleni gözettiğini söyler. Thrasymakshos cevap olarak: doğrulukta doğru, aslında bir başkası için yararlı olan, yani güçlünün, yönetenin işine yarayan şeydir, güçsüzün, yönetilenin de zararınadır; eğrilikse tam tersinedir. Güçlü, üstün olduğu için yönetilenler güçlünün işine geleni yaparlar. Kendi mutluluklarını değil, onların mutluluğunu sağlarlar.

Bu sözlerin ardından eğri adamı doğru adama üstün tutar Thrasymakshos. Eğri adamın doğru adama göre daha fazla kazanç sağladığını, daha mutlu olduğunu hatta gördüğü haksızlığa rağmen eğrilik yapmayanın sefil ve perişan olduğunu söyler. İnsanların eğriliği de eğrilik yapmak korkusundan değil, eğriliğe uğramama korkusundan ayıpladığını, eğrilin kendi işimize gelen şey olduğunu ekler.

Sokrates ise buna karşıdır. Doğru adamın daha kazançlı olduğunu söyler. Devletleri yönetenlerin bu işi seve seve yapmadıklarını ancak yönetilenlere yararlı olmak için, bir ücret karşılığında yaptıklarını söyler. Ayrıca kimsenin başkalarının kötü durumlarını düzeltmeye gönüllü yanaşmayacağını, bunun için ücret isteyeceğini çünkü sanatıyla başarılar elde etmek isteyen kimse (yönetme sanatı), sanatına uygun iş görmek isterse, yönetilen için iyi olanı yapar. Bu yüzden yönetenlere para veya şeref verilmelidir. Yönetmeyi reddedenlere ise ceza verilmelidir. Fakat zaten cezanın da en büyüğü kendimiz yönetime karışmayınca daha kötü birinin yönetimine girmektir. Her kesimin eşit olduğu toplumlarda kimse yönetmeyi istemeyeceği için, asıl yöneticinin, yönetilenin işine geleni göz ardı ettiğinin belli olacağını söyler Sokrates.

Sokrates konuyu doğru olmayanın doğru olandan daha iyi yaşadığı önermesine getirir. Ardından Thyrasymakhos’a doğruluk ve eğrilik tanımını sorar. Ona göre doğru insan iyi yürekli fakat istediğini bilmeyen, eğri insan ise işine geleni bilendir. Sokrates ise bilgili kişinin yaptığında ya da söylediğinde başka bir bilgiliyi — hekim hekimi, müzisyen müzisyeni — aşmak, alt etmek istemeyeceğini söyler. Ardından, bilgisiz adamın ise bilgiliyi de bilgisizi de aşmak isteyeceğini öne sürer. Bilgili kişi akıllı ve iyi sınıfına giriyorsa, o kişi kendine benzemeyeni, karşıtını geçmek isteyecektir. Dolayısıyla, eğri adam hem benzerini hem karşıtını alt etmek ister; doğru adam ise sadece karşıtını. Böylece doğrunun akıllı, değerli; eğrinin bilgisiz ve kötü olduğu sonucuna varır.

Ardından Sokrates eğriliğin doğruluğa göre daha güçlü olduğu önermesine karşı çıkar. Eğriliğin insanları iş göremez, birlikte iş yapamaz hale getirdiğini hatta eğri kişilerin bile ortak bir amaç için doğruluğa yöneldiklerini, onun sayesinde birlikte bir şeyleri becerebildiklerini söyler. Yani eğriler bile ancak doğrulukla iş görebilirler. Bu sonuca vardıktan sonra, doğru kişi mu daha mutlu eğri kişi mi? sorusuna geçer Sokrates ve bunu da, kafanın işinin araştırmak, karar vermek, yönetmek gibi işler olduğunu ve kötü kafanın ise yönetiminin kötü olduğunu söyler. Ardından daha önceden vardığı eğrilik = kötülük, doğruluk = iyilik sonucu hatırlatır. Öyleyse ona göre: doğru kafa, doğru insan iyi yaşar; kötü kafa, eğri insan da kötü yaşar. Doğru yaşayan da en büyük mutluluğa erer.

1. Kitap bu tartışmanın sona ermesiyle biter.

--

--